Afete karşı dirençli yapılar planlama ile mümkün olabilir
Kahramanmaraş merkezli depremlerde 50 bini aşkın kişi yaşamını yitirdi. Deprem bölgesindeki 11 ilde çok sayıda yıkım oluşurken, acil yıkılacak ve ağır hasarlı yani artık kullanılamaz hale gelmiş bina sayısı 298 bine ulaştı. Buralardaki bağımsız bölüm sayısı ise 876 bine varıyor.
Yeşilay Dergisi’nin 2023 Mayıs sayısında yer alan bilgilere göre; deprem felaketinde evsiz kalan vatandaşlar için harekete geçilerek, afet bölgesinde toplam 650 bin konut yapmak için kollar sıvandı. Buna göre önümüzdeki bir yıl içinde depremden etkilenen kentlerde ve köylerde toplamda 319 bin konut yapılması bekleniyor.
En az 500 bin konut ihtiyacı var
Birleşmiş Milletler (BM) tahminlerine göre 6 Şubat Kahramanmaraş depremlerinden etkilenen bölgede yaklaşık 1,5 milyon kişi evsiz kaldı ve barınma ihtiyacının karşılanması için en az 500 bin konutun inşa edilmesi gerekiyor. Deprem aynı zamanda milyonları bulan bir göçü de tetikledi. Deprem bölgesinde 11 şehirde üç milyonun üzerinde insan göç etti. Bu bakımdan yaklaşık 14 milyon nüfusa sahip 11 ilin yeniden inşa ve yapılandırma çalışmaları büyük önem taşıyor.
Yaşanan felaketin büyüklüğünün yanı sıra 1999 Gölcük depremi sonrası beklenen İstanbul depreminin riskleri de göz önüne alınarak afete dirençli kent planlaması önümüzdeki yılların en önemli konuları arasında yerini aldı.
Kentlerin sunmuş olduğu fırsatlar, insanları kentlerde yaşamaya yönlendiriyor. Buna bağlı olarak kent yaşamı içerisindeki tehlike ve riskler de gün geçtikçe daha çok kişiyi ilgilendiren bir konu haline geliyor. Öte yandan afete dirençli yapılaşma ve şehir planlaması da son dönemde öne çıkan konular arasında yer alıyor.
Afete dirençli planlama nasıl olmalı?
Yeni kentlerin inşa sürecinde planlama süreçleri büyük önem arz ediyor. Kentlerde yapılaşma ve kentsel gelişmeyi düzenleyen mekanizmalar çeşitli ölçeklerdeki planlar olup afet zararlarının en aza indirilmesinde başarılı olabilmek için afet yönetim süreçleriyle kent planlama süreçlerinin eşgüdüm içerisinde sürdürülmesi gerekiyor.
Yeni yerleşim yerlerinin en düşük düzeyde risk taşıyan yerlerde konumlanmasına, yüksek risk taşıyan yerlerde konumlanan hâlihazırdaki yerleşim yerlerinin gelişme alanlarının kısıtlanmasına ve sanayi, petrol tesisleri gibi ekonomik faaliyetlerin yüksek risk taşıyan yerlerde konumlanmasının önlenmesine dikkat edilmesi öncelikli şartlardan bir tanesi olarak öne çıkıyor.
Uzmanlar deprem bölgesinde jeolojik etütlerin tamamlanarak imar planlarının buna göre yenilenmesinin önemine dikkat çekiyor. Depremler sonrası oluşan yüzey kırıkları, sıvılaşma, yanal yayılma, heyelan, kaya düşmesi gibi çok sayıda zeminden kaynaklı deformasyonların haritalanması ve yeni kurulacak kentlerin belirlenmesinde bu çalışmaların baz alınması kritik öneme sahip.