KÜLTÜR YOLU FESTİVALİ HACIBEKTAŞ'TA
KÜLTÜR YOLU FESTİVALİ HACIBEKTAŞ'TA
Çanakkale Müze Projesi olarak adlandırılan gezici müze, yedi vitrinden oluşuyor. Bu vitrinler sırasıyla "Vatan Bizi Çağırıyor", "Göğsünde İman Elinde Süngü", "Düşmanını Tanı", "Şanlı Boğaz Zaferi", "Şeref Türklerindir", "Cehennemi Göğsünde Söndürenler", "Savaştan Geriye Kalanlar" başlıklarını taşıyor. Proje, Çanakkale Savaşları'nın dirilişten uyanışa uzanan hikayesini anlatıyor ve Cumhurbaşkanlığı'nın 80 günlük eylem planında yer alıyor.
Çanakkale Müze Projesi olarak adlandırılan gezici müze, yedi vitrinden oluşuyor. Bu vitrinler sırasıyla "Vatan Bizi Çağırıyor", "Göğsünde İman Elinde Süngü", "Düşmanını Tanı", "Şanlı Boğaz Zaferi", "Şeref Türklerindir", "Cehennemi Göğsünde Söndürenler", "Savaştan Geriye Kalanlar" başlıklarını taşıyor. Proje, Çanakkale Savaşları'nın dirilişten uyanışa uzanan hikayesini anlatıyor ve Cumhurbaşkanlığı'nın 80 günlük eylem planında yer alıyor.
Kültür ve Turizm Bakanlığı Çanakkale Savaşları ve Gelibolu Tarihi Alan Başkanlığı'na bağlı olarak 2020 yılından beri hizmet vermektedir.
Hacıbektaş Kaymakamı A. Kadir Nar ile ailesi, Zeynep Nar ve oğlu Ali Yağız da katılım sağladılar. Kaymakam Nar, "Çanakkale denince aklımıza, bütün dünya devletlerinin bir sırtlan sürüsü misali ulusumuzun üzerine çöktüğü gibi, ecdadımız eşi benzeri görülmemiş bir kahramanlıkla Çanakkale Destanı'nı yazmıştır. Kutsal toprakları bizlere emanet bırakmışlardır. Bizler de bu emaneti son nefesimize kadar koruyacağımıza söz veriyoruz. Bizlere bu eşsiz vatanı bırakan aziz şehitlerimizi ve eşsiz komutan Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü saygıyla anıyoruz," şeklinde konuştu.
Çanakkale Şehitlerine Şiiri
Şu Boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi.
-Tepeden yol bularak geçmek için Marmara'ya-
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.
Ne hayâsızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde-gösterdiği vahşetle 'bu: bir Avrupalı'
Dedirir-Yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,
Varsa gelmiş, açılıp mahbesi, yâhud kafesi!
Eski Dünya, yeni Dünya, bütün akvâm-ı beşer,
Kaynıyor kum gibi, tûfan gibi, mahşer mahşer.
Yedi iklimi cihânın duruyor karşında,
Ostralya'yla beraber bakıyorsun: Kanada!
Çehreler başka, lisanlar, deriler rengârenk:
Sâde bir hâdise var ortada: Vahşetler denk.
Kimi Hindû, kimi yamyam, kimi bilmem ne belâ...
Hani, tâuna da züldür bu rezil istilâ!
Ah o yirminci asır yok mu, o mahlûk-i asil,
Ne kadar gözdesi mevcûd ise hakkıyle sefil,
Kustu Mehmetçiğin aylarca durup karşısına;
Döktü karnındaki esrârı hayâsızcasına.
Maske yırtılmasa hâlâ bize âfetti o yüz...
Medeniyyet denilen kahpe, hakikat, yüzsüz.
Sonra mel'undaki tahribe müvekkel esbâb,
Öyle müdhiş ki: Eder her biri bir mülkü harâb.
Öteden sâikalar parçalıyor âfâkı;
Beriden zelzeleler kaldırıyor a'mâkı;
Bomba şimşekleri beyninden inip her siperin;
Sönüyor göğsünün üstünde o arslan neferin.
Yerin altında cehennem gibi binlerce lağam,
Atılan her lağamın yaktığı: Yüzlerce adam.
Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer;
O ne müdhiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer...
Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak,
Boşanır sırtlara vâdilere, sağnak sağnak.
Saçıyor zırha bürünmüş de o nâmerd eller,
Yıldırım yaylımı tûfanlar, alevden seller.
Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,
Sürü halinde gezerken sayısız teyyâre.
Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler...
Kahraman orduyu seyret ki bu tehdide güler!
Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;
Alınır kal'â mı göğsündeki kat kat iman?
Hangi kuvvet onu, hâşâ, edecek kahrına râm?
Çünkü te'sis-i İlahi o metin istihkâm.
Sarılır, indirilir mevki-i müstahkemler,
Beşerin azmini tevkif edemez sun'-i beşer;
Bu göğüslerse Hudâ'nın ebedi serhaddi;
'O benim sun'-i bedi'im, onu çiğnetme' dedi.
Asım'ın nesli...diyordum ya...nesilmiş gerçek:
İşte çiğnetmedi nâmusunu, çiğnetmiyecek.
Şühedâ gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar...
O, rükû olmasa, dünyâda eğilmez başlar,
Vurulup tertemiz alnından, uzanmış yatıyor,
Bir hilâl uğruna, yâ Rab, ne güneşler batıyor!
Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş asker!
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhid'i...
Bedr'in arslanları ancak, bu kadar şanlı idi.
Sana dar gelmiyecek makberi kimler kazsın?
'Gömelim gel seni tarihe' desem, sığmazsın.
Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitâb...
Seni ancak ebediyyetler eder istiâb.
'Bu, taşındır' diyerek Kâbe'yi diksem başına;
Ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;
Sonra gök kubbeyi alsam da, ridâ namıyle,
Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmıyle;
Ebr-i nîsânı açık türbene çatsam da tavan,
Yedi kandilli Süreyyâ'yı uzatsam oradan;
Sen bu âvizenin altında, bürünmüş kanına,
Uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına,
Türbedârın gibi tâ fecre kadar bekletsem;
Gündüzün fecr ile âvizeni lebriz etsem;
Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana...
Yine bir şey yapabildim diyemem hâtırana.
Sen ki, son ehl-i salibin kırarak savletini,
Şarkın en sevgili sultânı Salâhaddin'i,
Kılıç Arslan gibi iclâline ettin hayran...
Sen ki, İslam'ı kuşatmış, boğuyorken hüsran,
O demir çenberi göğsünde kırıp parçaladın;
Sen ki, rûhunla beraber gezer ecrâmı adın;
Sen ki, a'sâra gömülsen taşacaksın... Heyhât,
Sana gelmez bu ufuklar, seni almaz bu cihât...
Ey şehid oğlu şehid, isteme benden makber,
Sana âğûşunu açmış duruyor Peygamber.
Çanakkale Şehitlerine Şiirindeki Kelimelerin Anlamı
Kesif: Kalabalık, yoğun.
Tehaşşüd: Yığılma, toplanma.
Mahbes: Mapushane, cezaevi.
Akvâm: Kavimler, milletler.
Beşer: İnsanoğlu, insan.
Tâun: Veba.
Sefil: Alçak.
Melun: Lanetli.
Esbâb: Sebep.
Sâika: Yıldırım.
Afak: Ufuk.
Amak: Derinlik.
Enkaaz-ı beşer:İnsan enkazı, insan parçaları.
Kal'a: Kale.
Te´sis-i İlâhî: Allah'ın eseri.
Metin: Sağlam, dayanıklı.
Mevki: Yer.
Müstahkem: Sağlamlaştırılmış.
Tevkif: Durdurma.
Sun': Eser.
Sun´-i beşer: İnsan yapısı eser.
Serhad: Sınır, hudut.
Bedi: Allah'ın 99 isminden birisidir.Yoktan var eden anlamına gelir. 2. Eşi, benzeri olmayan. Hayret verici güzellikte olan.
Şûhedâ: Şehitler.
Tevhid: Allah'ın birliğine inanma, bir sayma, bir olarak bakma, birleme.
Makber: Mezar
Herc ü merc etmek: Altüst etmek.
Edvâr: Çağ, devir.
İstiâb: İçine almak.
Vahy: Vahiy.
Ridâ: Örtü.
Ecrâm: Yıldızlar.
Ebr-i nîsân: Mor bulutlar.
Fecr: Tan yerinin ağarması, şafak.
Lebriz: Taşacak kadar.
Ehl-i salib: Haçlı ordusu.
İclâl: Ululuk, büyüklük.
A´sâr: Asırlar, yüzyıllar.
Aguş: Kucak.
Çanakkale Şehitlerine Mehmet Akif Ersoy
HABER: YAKUP POLAT