Bir şeyi düşündüğünde, o şeyin titreşim frekansına girer ve o şeyi bilinçsizce kendine çekersin. Psikoloji biliminde bu duruma “gerçekleşen kehanet” denir. İnsanların düşündüğü şeylerin gerçeğe dönüşmesiyle ilgili o kadar çok örnek vardır ki… Ataların, “Aklıma gelen başıma geldi.” atasözüyle özetlediği bu duruma birkaç örnek verelim:
İngiliz şarkıcı Amy Winehouse’in hayatta en büyük korkusu 27 yaşında ölen ünlüler kervanına katılmaktı. Basına yansıyan ifadelerinde, 27 yaşında ölmekten çok korktuğunu söylüyordu. Ve Amy Winehouse, 2011 yılında 27 yaşında öldü.
Kemal Sunal’da ciddi seviyede uçak fobisi vardı. Uçakta ölmekten korkuyordu. 3 Temmuz 2000 tarihinde bir film çekimi için Trabzon’a gitmek üzere, ilk kez bindiği uçakta, henüz uçak havalanmamıştı ki kalp krizi geçirerek hayatını kaybetti. Arkadaşı Zeki Alasya, bir televizyon kanalında Kemal Sunal'ın ölümü ile ilgili şunları söylüyordu: "Ölümünde, korkuyor olmasının ve fobilerinin çok önemli etkisi var diye düşünüyorum.”
2011 yılında bir haber sitesinde ünlü futbolcu Socrates ile ilgili şöyle bir haber yer aldı:
“Uzun süren hastalığının ardından geçtiğimiz pazar, 57 yaşında hayatını kaybeden Brezilyalı eski ünlü yıldız Socrates'in son arzusu gerçekleşti. Geride zengin bir kariyer bırakan eski futbolcunun, 1983 yılında verdiği bir röportajda, ‘Takımımın şampiyon olduğu bir pazar günü ölmek istiyorum’ şeklindeki dileği gerçekleşti... Geçtiğimiz pazar günü, takımı, altı yıl aradan sonra ilk şampiyonluğuna ulaşırken, dileği gerçekleşen efsanevi isim, karşılaşmaya saatler kala yaşama gözlerini yumdu.” [1]
Kansere yakalanan ünlü gazeteci ve haber spikeri Mehmet Ali Birand, yüksek moral gücünün de etkisiyle hastalığı yendi. Ancak, yıllar sonra hiçbir sağlık sorunu yokken beklenmedik şekilde hayatını kaybetti. Ölümünün ardından eşi şunları söylüyordu: “O kanserden hiç korkmadı. Tek korktuğu şey ani bir kalp kriziydi. Kanseri yendi ama ani bir kalp kriziyle aramızdan ayrıldı.”
Örnekleri çoğaltmak mümkün… Peki, tüm bunlara tesadüf demek mümkün mü? Sınırlı aklıyla, sınırsızı anlayamayan insanın sığındığı kelimedir tesadüf. Yine de tesadüf olduğunu düşünüyorsan, bir de Mevlana’nın tespitine bakalım:
“Sen düşünceden ibaretsin. Geriye kalan et ve kemiksin. Gül düşünürsen gülistan olursun, diken düşünürsen dikenlik olursun.” Mevlâna
Kâinatta var olan her şey aslında bir enerjidir. Düşündüğün her şey de enerjidir. Enerji yok olmaz; şekil değiştirir, yer değiştirir ama yine var olmaya devam eder. Düşünceler, kimi zaman bilinçsiz bir dua yerine geçer ve bu dua, bir yerlerde bir şeylerin gerçekleşmesine vesile olur. Hele ısrarla ve defalarca aynı enerji üretilerek kâinata salınırsa, o duanın gücü ve etkisi artmış olur.
Diyebilirsin ki: “Ben filanca şey olsun diye, o kadar düşündüm ama olmadı.” Burada hesaba katmadığın şey; isteyişin şekli, şiddeti ve samimiyetidir. Ayrıca, senin istediğin şeyin tersini isteyen, kim bilir kaç kişi vardır. Onların isterken oluşturduğu enerji, belki de seninkinden daha güçlüdür.
Düşünce; kaderin tohumudur ve her tohum kendi cinsinden meyve verir.