Yıl doksan yedi , günler den cuma ve tarih dört nisan,
Gecenin bir yarısında kara haber geldi , yutkun du insan.
İnanmadı önce hiç kimse: olur mu öyle şey dediler,
Ancak , haber doğruydu ,hep bir ağızdan rahmet dilediler.
Ey koca çınar, niye bırakıp gittin diye: hüzünlendi millet,
Ülkü erleri sensiz ne yapacaktı, bu nasıl bir acı, nasıl bir zillet.
İnna lillahi ve inna ileyhi raciun, demekten başka çare yok,
Dik dur eğilme , sen kaç devlet kurdun, başsız kalmaktan kork.
Ya Rabbim, sekiz nisanda öyle kar mı yağarmış başkente
Bayındır hastanesinden alındı cenaze, binlerin eşliğinde.
Tekbir sesleri inletiyordu arşı, gözlerde yaş , hüzün ve acı,
Kol kola girmişti arkadaşlar, baba, ana, oğul, gardaş ve bacı.
Kocatepe'nin avlusu doldu taştı, caddeler almadı insanları,
Meşrutiyetin o dik yokuşun da bir görmeliydin koşanları.
Uzun yoldan gelmiştik , su yoktu, yağan kar ile abdest alındı,
Allahüekber nidasıyla binlerce tekbir ve dua semaya salındı,
Korkma; emin ellerde idi , merhumun al bayrağa sarılı tabutu,
Ülkü erleri vakar içinde, dim dik ve kararlı bekliyordu komutu.
Artık Allahüekber sesleri birbirine girdi ve kortej çıktı yola,
Kuran tilaveti, dualar , tekbirler ve salavat, ülkücüler kol kola.
Bilmiyorum kaç saatte gidildi emek' de ki mezar yerine,
Hiç kimse aldırmadı ne yorgunluğa, ne alnındaki terine.
Helallik istendi, bir daha, bir daha, varsa hakkımız helal olsun
Rabbim rahmet eylesin, nur için de yat, ruhun şad olsun.
Mustafa DURSUN / 04.04.2018 /Nevşehir