Bir yandan üzülüyorum bunu nasıl bu güne kadar duymadım diye, diğer yandan yeni bir şeyi öğrenmiş olmanın da zevki var.
Mesela daha bir yıl öncesine kadar İbrahim Paşa’nın vakfiyelerinden ben dahil kimsenin haberi yokmuş. Aslında varmış da yokmuş. Vakıflar genel müdürlüğünden aldık geldik de şimdi elimizde lakin hala da içeriğine tam olarak vakıf değiliz çünkü el yazması olduğu için kolay kolay okunamıyor uzamanı gerekli, bulunmaz mı elbette bulunur ama biraz gönül işi.
(Yazma konum ile alakalı değil onun için anti parantez yazayım. Eğer bu olay oy getirici bir mesele olsaydı şu an tüm adaylar üzerine atlardı ama vakfiyelerin okunması, paşanın mirasında nelerin yazdığı başkanlık projesi olsa kaç kişiden bu nedenle oy toplar? Sıfır. O halde elbette kimse gaile almaz, almadı da. Oysa bir şehrin meselesi sadece altyapı kanalizasyon ve parke taş olmamalı sanırım. )
Neyse biz üzerimize düşeni yaptık şu ana kadar hiç kimse tarafından bir şekilde tam kitap olarak düşünülmeyen Paşamızın kitabını Nevşehir’e kazandırdık. Taktir halkın.
Şimdi bir başka konu daha var sırada ve ne yazık ki ona da bu güne kadar kimse el atmadı. Nevşehir’imizin il olma meselesi.
Makale olarak yazıldı, tez olarak kullanıldı, üniversiteden araştırmacılar kullandı ama her yönüyle ele alınan bir kitap olarak çıkmadı.
Şimdi sıra bunda dedik ve uzun zamandır üzerinde çalıştığımız konuyu nihayet tamamladık ve Meclis tutanaklarıyla, tartışmalarıyla, fotoğraflarıyla, basındaki yansımalarıyla Nevşehir’in il olma serüvenini kitap haline getirdik.
Getirdik diyorum çünkü Birlikte uzun zamandır çalıştığım yol arkadaşım Osman Aytekin ile birlikte hazırladık. Daha sonra değerli katkılarıyla Dr. Faruk Güçlü de aramıza katılınca kitap daha bir önem kazanmış oldu.
Bu kitabı önemli kılan şey daha önce üstün körü geçiştirilen bazı meselelerin herkes tarafından bilinmesini sağlamaktır. Mesele bizim hakkımız olan il olma meselesi ne yazı ki siyaseten bir lütuf gibi sunulmuştur. Mesela bir yerin cezalandırılmasına karşılık bir ödülmüş gibi sunuldu. Mesela yüzyıllardır sorusuz yaşadığımız sınır komşumuz illerle bir süre aramızı açtı, kavgalara, küslüklere, horlanmalara yol açtı.
O dönemde söylenenlerin belki çoğu kavgada söylenmezdi.
İşte kitaptan bazı bölümler……..
…Nevşehir-Kırşehir meselesi ile alakalı 30 Haziran 1954 tarihinde başlayan tartışmaların meclise yansıyan kısmında, vekiller zaman zaman birbirlerine oldukça ağır sözler sarf ediyorlardı.
… Osman Bölükbaşı kürsüdeyken ona yapılan bir sataşma üzerine Bölükbaşı, Menderes’e hitaben “Zalimliğini de erkekçe yap!” der. Bunun üzerine Menderes de “Maşallah, Erkekliği kimseye bırakmadın” diye karşılık verince Salondaki herkes adeta donup kalmıştı…
…Kırşehir’in ilçe haline getirileceği söylentileri gazetelerde de yer bulmaya başlayınca Kırşehirli olan dönemi Adalet Bakanı Osman Şevki Çiçekdağı, oylarını CMP’ ye(Cumhuriyetçi Millet Partisi) veren Kırşehir halkına “Sizden hayır kalmadığı anlaşılıyor, hakkınızda bir şeyler düşünmeli.”([1]) sözleri büyük yankı uyandırmıştı. (Akis gazetesi 15.5 .1954- Kırşehir’in illikten ilçeliğe getirilmesi ve mağdur edilmesi tezi Yaşar Özüçetin) …
…Osman Bölükbaşı, meclisteki konuşmasını tebessüm ile izleyen Adnan Menderes’e dönerek; “Ben konuşurken başbakan çok gülüyor. Temenni ederim bu hal Aydın’ın da başına gelsin.” diyerek sitemini belli ediyordu…
Ve daha pek çok olay yaşandı. Bunları yakında çıkacak olan kitabımızda bulacaksınız.