Misket oynayan, çelik çomak oynayan, aşık oynayan en basitinden yakan top oynayan o çocuklara ne oldu?
Bakın şöyle etrafınıza sohbet eden, ederken şakalaşan, adamlar var mı?
Kahvelerde, sokaklarda birbirlerine en ağır şakaları yapan, bunu her yerde anlatarak etraftakileri gülme krizine sokan, en fazla bir gün küsüp ertesi gün yeniden bir araya gelen o güzelim insanlara ne oldu?
Şöyle bir göz gezdirin kapı önlerinde dedikodu bile olsa kapı önlerinde oturan teyzelere ne oldu?
Herif evden gider gitmez ev işlerini telaşla yaptıktan sonra “huu komşu” diyerek mahalledekileri kapıya toplayan, falanın kızından, filanın oğlundan, başlayarak şehrin dedikodusunu yapan ve tek eğlenceleri bu olan o saf ve masum Anadolu kadınlarımıza ne oldu?
Bakın bakalım, eski kuşlar var mı havada?
Mesela hiç kartal, delice, şahin, atmaca, baykuş görüyor musunuz?
Ya da çıkın dağlara bayırlara nerde o hayvanlar?
Topraklarımız yaşlandı mı ne? Verimsiz oldu, sular çekildi. Kazma vursan su fışkıracak yerlerden 300 metreden su alamıyoruz niye?
Önce bedava verdiler balı. Sonra zehir kattılar yavaş yavaş anlamadık. Simitle süttozuyla başladı her şey, Marşal denilen iyilik perisinin yardımlarıyla ayakta kaldık, o olmasaydı açlıktan sütsüzlükten ölürdük zaar.
Adım adım geldiler, güle oynaya geldiler, öyle şefkatliydiler ki yaptıkları her şey çuvaldız oldu girdi de şeyimize biz iğne battı zannettik.
Bunları altmış yılda başardılar. Binlerce yıl sürdü kuruluşumuz, altmış yılda allak bullak ettiler.
Her şeyden önce duyarsızlaştık. Korkudan ödümüz kopmaya başladı. Bana ne demek en en geçerli laf oldu.
Şimdi sosyal olan tek şey kaldı ortada o da medya. Medya dediysem basın değil SOSYAL MEDYA.
Al eline telefonu gir sanal aleme dal gitsin derinlere.
Bir masa etrafında sohbet eden görüyor musunuz? Herkesin elinde bir telefon dalmış gitmiş uzaklara bırakın eşi dostu arkadaşı, baba- oğlu, karı-koca, aynı oda içinde yabancıyız artık .
BİZ NÖÖRDÜK LA!