Etimolojisine falan girecek değilim ama özünde bilgi ve beceri anlamına gelen kelime esasen marifetle ilgilidir. Yani maarifte olan kişi hem arif hem yetenekli olmalıdır.
Yıllar önce -rahmetle anıyorum- değerli Sait Hocam(Uluğlar) ve yine çoğu rahmetli birkaç öğretmen büyüklerimle öğretmen evinin bahçesinde oturuyoruz, mesleğe daha yani başladığım yıllardı. Koyu bir muhabbetin ortasındayız lakin ben ve benim durumumda olan yani tıfıl öğretmen tayfasından birkaç kişi daha sadece dinleyici tribünündeyiz. Siyaset, eğitim, günlük yaşama dair sıkıntılar, geçmişe dair anılar, eğitimin geldiği nokta falan derken Rahmetli Mehmet Kır Hocam şaka yollu eğitim sistemindeki kötü gidişatı eski hocalara bağlayarak “hala eski kafayla derse girenler var, devir değişti biraz çağdaş olmak lazım” falan dedi ama dediğine de pişman oldu tabi. Sait Hocam, o Avukatlığının da verdiği otoriter tavırla birkaç kelam edip susturdu Mehmet Hocamı ve bana dönüp kısık bir sesle “Oğuz sen yenisin, bunlar gibi öğretmen de olma hoca da, olacaksan muallim ol bunlara bakma” dedi. Tabii ki bu serzenişi şaka yolluydu, çok da üzerinde durmamıştım o sıralar hatta yadırgamıştım da çünkü muallim zaten öğretmen demek değil miydi üstelik de Arapça.
Sıloğlu’ndan Hamza Çerçi’ye, Latif Demirsoy’dan Ömer Güneş’e, Ceviz Ali’den Hamdi Karabıyık’a, İzzet Doğan’dan Ali Mermerci’ye, Satılmış Özkan’dan Osman Alırsatar’a, Nafiz Yavuzer’den Mehmet Özturan’a, Hamdi Sucu’dan Adil hocama, Osman Gürtemel’den Yusuf Oğuz’a, Şükrü Güney’den Hacı Küçükkaraca’ya ve daha ismini saygıyla anıp yazamadığım onlarca değerli insan tanıdım. Bu değerli insanların hepsi mükemmel öğretmen değillerdi belki ama hepsi ilim, irfan, eğitim yolundaydılar. Kimin hangi, değerde ya da kalibrede olduğunu ben bilemem ama bildiğim şey hemen hepsi özveriyle, canla başla ve hakkıyla eğitim denilen şu ulu değirmene su taşıdılar.
Gerçi her ne kadar o dönem öğretmenlerine otoriteye dayalı bir mecburi saygı duyulduğu ifade ediliyorsa da okuldan ayrılan kişilerin hala öğretmenini gördüğünde önünü ilikleyip koşup elini öpmesi, bunu pek de yerinde bir düşünce olmadığının göstergesidir.
Yıllar sonda Sait Hoca’mın “olacaksan muallim ol” dediği şeyin aslında her ne kadar öğretmen ile aynı sekansta olsa da âlime yakın olmak olduğunu anladık ama ne tam olarak öğretmen, ne de muallim olabildik. Bu benim öz eleştirimdir.
Sırtında dengiyle köy köy gezen, on yumurta satarak öğretmen olan, zeytini ilk defa on beş yaşında okulunda görenlerden, sabah öpmeye kıyamadığı yavrusunu bakıcıya bırakarak yollara düşen, sabah ezanında kalkıp güneş batımında dönen, bir kelime öğretmek için ter döken tüm öğretmen camiasını yürekten alkışlıyorum. Diğer yandan bu dünyadan ayrılan ve cehalet karanlığını aydınlatırken menfur saldırılarda hayatını kaybeden şehit öğretmenlerimize Allah’tan rahmet, yaşayan değerlerimize sağlıklı ömürler diliyorum
Lakinnnn! Geldiğimiz noktada eğitim camiası içerisindeki erozyonları gördükçe…